İktisadi rasyonalite kavramında simgeleşen homo economicus, yaklaşık iki yüz yıl boyunca ekonomi politik biliminin daha sonra da iktisat biliminin ve bunları aşarak psikolojiden sosyolojiye geniş bir sosyal bilimler yelpazesinin temel aktörü, daha doğru bir deyişle temel referans kaynağı olmuştur.

İktisat bilimi kendisine konu olarak aldığı insan eylemlerinin iktisadi yönünü kavramaya çalışırken çalışma alanını fayda, tercih rasyonalite, çıkarların tatmini, kar zarar hesaplaması gibi aslında daha önceden tanıdık kavramlarla oluşturmuştur. Bu durum henüz oluşma sürecindeki disiplin acısından anlam kargaşalarına neden olma riski doğurmuştur.

Son otuz yıl içinde ise globalizasyon süreci ile birlikte finans da önemli değişimler yaşamıştır. Artık mekânsal ve siyasal sınırların ötesinde büyük bir hızla hareket edebilen, ekonomik politik sonuçları itibarı ile de son derece etkili olan finans atmışlı-yetmişli yıllardaki niteliklerinden uzaklaşarak yeni bir aşamaya ulaşmıştır.

Kapitalist sistemde “savaşın” ancak iktisadi çevrimlerle anlaşılabileceği, hem akademik hem siyasi çevrelerde 1.Dünya savaşından bu yana yoğunlukla tartışılmıştır. 11 Eylül’den sonra yoğunlaşan bunalımın ardı arkası kesilmeyecek gibi görünen savaş sürecine dönüşmesinde, daha önce de olduğu gibi bir tahlil aleti; bir öngörü aracı olarak kullanılmak istenmesine bağlayabiliriz.