İktisadın tarihi bugün zaferini ilan etmiş bir rasyonalizmden, özellikle hesap üzerine dayalı bir iktisadi rasyonalizmden ibarettir.”
Max Weber
“Bilinçsiz bilim ruhun tükenişidir.”
Rabelais
GİRİŞ
Kaynakların sınırlılığına karşılık ihtiyaçlarla, isteklerin sonsuzluğu modern iktisadi analizin temel çekirdeğini oluşturmuştur. Buradan hareketle ister istemez yanıt aranması gereken neyin, nasıl, kimin için, ne miktarda üretilmesi gerektiği soruları iktisatçılar için kaçınılmaz olarak bunlara en genel anlamda rasyonel çözümler bulacak, amaçlarına ulaşmak için diğer bir deyişle tatminlerini maksimumlaştırmak için gerekli araçları, yöntemleri tartışıp, seçecek insanların mevcudiyetlerinin varsayılması olmuştur. Homo economicus kimliğinde somutlaşan bu rasyonel birey klasik iktisadın ama daha çok neoklasik iktisadın temel varsayımını oluşturmuş ve aynı zamanda ne kadar gözden saklanmak istenirse de belirgin bir dünyaya bakışın biçimlenmesine denk düşmüştür. İktisadi rasyonalite kavramında simgeleşen homo economicus, yaklaşık iki yüz yıl boyunca ekonomi politik biliminin daha sonra da iktisat biliminin ve bunları aşarak psikolojiden sosyolojiye geniş bir sosyal bilimler yelpazesinin temel aktörü, daha doğru bir deyişle temel referans kaynağı olmuştur.
Rasyonalite, toplumu birbirinden bağımsız atomların toplamı olarak algılayan endividüalizm hipotezi ile birleştiğinde bunları kendine referans alan iktisat bilimi hem kendi alanına giren sorunları hem diğer sosyal bilimlerin kompleks sorunlarını çözebileceği savını taşımıştır. Bununla birlikte oyun teorisi, rasyonel beklentiler teorisi vs. ile çağdaş iktisadi düşünceyi de etkileyen ve oluşturan homo economicus aynı simge ile yaklaşık ikiyüz yıldır sahnede kalmayı becerse de bu süre içinde önemli bir transformasyon geçirmiş ve birbirini izleyen, aynı kulvar içinde gözükse de birbirinden ciddi farklılıklar taşıyan ekoller için farklı anlamlara tekabül etmiştir. Bu farklılıklar bizce sıradan olmayıp aslında bu ekollerin hem dünyaya bakış ve onu özümseyişlerini hem bilimsel kurgularını yansıtmaktadır. Öte yandan bu önemli farklılıkların kimi zaman bilinçsizce kimi zaman ise özellikle göz ardı edildiği görülmektedir.
Ciddi yanılgıların sebebi olan bu yaklaşım özellikle söz konusu hipotezlere eleştirel yaklaşanlarca yapıldığında eleştirinin ciddiyetine ve tutarlılığına gölge düşmektedir. Yukarıdan beri söylenenlerden hareketle bu yazıda temel amaç – basitliği de sağlamak açısından- özellikle neoklasik kuramın oluşumunda iktisadi rasyonalite hipotezinin anlamı, gelişim süreci ve kısaca klasik kuramdaki yerine göre farklılıklarını belirtmek olacaktır. Ama hemen ardından neoklasik kuramın iktisadi adam veya iktisadi rasyonalite hipotezi ile genel olarak iktisat bilimini getirdiği yer ve bu bağlamda iktisatçının günümüzdeki kimliği ve yeri sorgulanacaktır. Homo economicusun, bireyci iktisadi rasyonalitesinin ayrıntılı eleştirisinin ise yazının boyutlarını zorlamamak açısından başka bir makalede yapılması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda önce neoklasik kuramdaki hipotezin çekirdeğini oluşturduğunu ileri sürdüğümüz fayda konsepti rasyonalite ile birlikte epistemolojik düzeyde ve tarihsel süreçte irdelenecek daha sonra fayda eksenli neoklasik değer kuramının klasik kuramı red süreci ve bunun iktisadi izdüşümleri görülmeye çalışılacaktır. Nihayet son bölümde iktisadi rasyonalite ve endividüalizm veya homo economicus varsayımlarının neoklasik kuramdaki etkisi metodolojik açıdan ele alınacaktır…
*Makalenin aslından alıntıdır.
*Ekonomik Yaklaşımda Yayınlanan Makale, Sayı: 57, 2005, Ankara