Ortak bir çalışmanın ürünü olan, Ercan Eren ve Metin Sarfati tarafından derlenen “İktisatta Yeni Yaklaşımlar” adlı kitap, İletişim Yayınlarından çıktı.

Editörün sunumu;

Smith -Mill- Marx sürecinde somutlaşan ekonomi politik bilimi, iktisadi olguyu tanımlayıp çözümlemeyi amaçlamıştı. Görüntünün arkasındaki özü aramak amacı belli alanlardaki bilgi kümeleşmelerini “özgün” bir yöntemle genel bir teori içeriğine yerleştirme çabasını da birlikte getirmişti.

Walras’la birlikte ekonomi politik biliminin gelişim sürecinde büyük bir kırılmaya-dönüşüme tanık olunacaktır. Bilimin ismi ve tanımı dahi değişirken önceki metodun reddi ile birlikte, iktisat teorisinde 19. yüzyıldan bugüne sürecek olan metod tartışma ve kavgaları da başlayacaktır. Bu çekişmeler her ne kadar teknik bir görünüm altında sunulsalar da aslında çok belli dünya görüşlerine denk düşecektir.

Fizik bilimlerden de eksik olmayan bu sorun, deney yapma olanağına, bir laboratuvar ortamına sahip olmayan iktisat biliminde teknik açıdan ve muhtemelen gizlediği ideoloji açısından da o zamandan bu yana ciddi bir sorun oluşturacaktır.

Yöntem üzerine tartışmalar, eş zamanlı olarak bu bilimin sınırlarından genel olarak sosyal bilimler alanına doğru genişleyecektir. Gerçekliği tüm boyutları ile yakalama, bunun için de olgular arasındaki değişmez ilişkileri keşfetme amaçlı iktisat teorisindeki tartışmalar, genel olarak iki aks etrafında gelişecektir; bilimsel yasalar tekil olguların, seçilmiş göstergelerin zaman içindeki gelişmeleri incelenerek ve tahlil edilerek mi algılanacak veya insan davranışları ve böylece asıl olarak mübadele ilişkileri belli “aksiyom”lardan kalkarak mı daha mı iyi anlaşılacaktır. Tartışma bugüne kadar süregelecektir.

Diğer bir deyişle “yeni bilimde, iktisatta” metodolojik tartışma, salt bir deneycilikle sert bir “a priori”ci yaklaşım arasında yapılacak ve hatta ikisinin arasında sıkışmış hale gelecektir. İktisat bilimi, gerçekliği ancak bu iki yaklaşımın birinde arayabilecektir.

Bugün iktisattaki “yeni yönelimlerin” başlangıcını bu dönemdeki büyük kırılmada, iktisat biliminin tanımından analiz yöntemine kadar her şeyi kapsayan büyük “devrimde” ve bu işaret edilen tartışmaların içinden okumak anlamlı olmaz mı?

Ne olursa olsun, yadsınamayacak olan 20. yüzyılın başına doğru gelirken ve ekonomi politik bilimi iktisata doğru dönüşürken yeni metot tartışmalarının bu dönüşümden sonra başladığıdır.

Örneğin Avusturya ekolünün içindeki tartışmalardan, Mises’in Walras’ı reddine kadar birçok gelişmenin, aslında “ekonomi politiğin” eski ve bir “bilgi yığınından” başka bir şey olmadığının bilimsel yönteminin de kuşkulu hale getirilmesinden sonra başlamış olduğu açıktır.

Böylece anlamsız bir deneycilikle hipotetik-dedüktif bir perspektife sıkıştırılmış olan iktisat teorisinin, yanılmıyorsak bugüne kadar süregelecek olan “yeni yönelimin” in temelleri de atılmış oldu.

İktisat teorisi “saf bilim” olmak için girdiği bu yolun belki de farkına vardığı çıkmazlarını aşmak için, özellikle elli ve altmışlardan bu yana, yöneltilen eleştirilerin hepsini özümseyerek her defasında, “yeni”lendiğini ileri sürerek hayatiyetini ispat etti!

Fakat acaba tarihsel olarak devraldığı mirasının gerçekten dışına çıkabildi mi veya “iktisatta yeni yaklaşımlar” iktisat teorisinin temel postülalarında ve temel varsayımlarında ne oranda bir değişikliğe yol açmıştır?

Önce ve özellikle üretim sürecinde bireye vurgu yapan ama bireyi, toplumun bizzat içinde ve toplumsallaşma süreçlerinde birbirleri ile ilişkileri içinde dolayısı ile ait oldukları toplumsal kategori ve sınıflar içinde irdeleyen ve bilimsel olmamakla itham edilen klasik ekonomi politik, “yeni iktisat” için hala bilim dışı mıdır?

Nihayet bu konu tartışılırken iktisadi düşünce alanının sınırını aşan özelliği dolayısı ile altının çizilmesi gereken bir nokta var: Mutlaka bireyi ama tarihsel ve mekânsal süreçler içindeki bireyi, analiz konusu yapan klasik iktisatçıların -en azından önemli bir kısmının- bu yöntemlerinden dolayı da yarına ait kesin tahmin ve önerileri olamazdı; belirsizlik örneğin, bizzat Smith’in yaklaşımının asli unsuruydu.

“Sosyal fizik”çi olma isteğindeki Walras’tan bu yana, kaçınılmaz olarak iktisatçı, yarına ait peygamberlik taslama iddiasındadır. 20. yüzyılda bu konuda getirilen eleştirileri de özümsediği savına rağmen yenileşen iktisatın bu iddiasından vazgeçmiş olduğu ne kadar ileri sürülebilir.

Görüldüğü gibi “iktisatta yeni yaklaşımlar” çalışması, aslında iktisadi düşünce tarihinin karanlık dehlizleri arasında “teknik” bir uzman sondajı olmanın ötesinde bir anlam taşımaktadır.

“İktisat teorisinin” perspektifleri varoluş biçimimizi de biçimlendirmektedir. Bu anlamda “yeni yaklaşımlar”ın teoriye katkısı ciddi bir ilgi odağı olma durumundadır.

Kitapta Yer Alan Bölümler;

Yeni İktisatta Ortak NoktalarErcan Eren
İktisatta Yeni Yaklaşımlar, Heterodoks İktisat ve Yapıçözüm: Karmaşıklığın Bilimi ve Postmodern Bilim Bağlamında Bir DeğelendirmeMetin Arslan
Yerleşik İktisatta Heterodoksi: Yeni Kurumsal İktisatS. Sevinç Orhan
Heterodoks Bir Yaklaşım Olarak Oyunlar Teorisi ve Ortodoks İktisatla Bir KarşılaştırmaMine Kara
Spinoza-Smith ve İktisat Teorisine Bir EleştiriMetin Sarfati
Evrimsel İktisat: Yöntem Bilgisi İlkeleriHüseyin Özel
John Rawls’un Düşünsel Serüveninin İktisat İçin ÖnemiRagıp Ege
Michel Foucault’nun Ekonomik Düşünce Tarihi: Liberal ve Neoliberal Yönetim Rasyonalitelerinde Ekonomi PolitikAlp Yücel Kaya
J.S. Mill’in İktisadi Yöntembilimi: Yeni Bir Çıkış Noktası Çınla Akdere

Write A Comment