Tarabya’da Fransız Yazlık Sefareti’ne dönüşmüş İpsilanti Yalısı’nda Türkiye’nin ilk Fransızca eğitim yapan yüksek öğretim kurumu olan Marmara Üniversitesi Fransızca Siyaset Bilimi ve Fransızca Kamu Yönetimi Bölümü 1980’lerin sonunda kurulmuş ve özellikle 2012 yılında Anadolu Hisarı’na göçene kadar, dönemin konjonktürüne rağmen son derece özgürlükçü ve özgün bir bilimsel marka oluşturmuştur. Gerek öğretim kadrosu gerek öğrenci, bir yanını koruya dayamış bir yanını Boğaz’a vermiş köşk içerisinde tüm mekânsal dezavantajlara rağmen ait olunan üniversitenin çok fevkinde çoğulcu bir farklılık yaratmıştır.

O sıralarda dışarıdan ama çok nitelikli öğretim üyelerinin iştiyakla Bölüm’e geldiği en belirgin ders grubu ekonomi idi; zira sabit kadroda  Frankofon bir ekonomist bulunmuyordu… Taa ki Metin gelene kadar… İlk yılının baharında yönetmekte olduğum kimlik konulu bir tezin yürütülmesi sırasında alan çalışması örnekleminde “bu yeni meslekdaşın” iyi bir örnek olacağını düşünerek öğrenciyi ona yönlendirdim ve akabinde kendisi bana geldi ve ona son derece uyan soruların arka planındaki şahsi ve pek tabii bilimsel varsayımlarımın birikimini sordu. Ondan itibaren arkadaşlığımız nasıl Tarabya dışına taştı hatırlamıyorum. Her biri birbirinden özgün arabalarıyla beni  bürosunun bulunduğu yere kadar “attığı” sırada Teşvikiye’deki komşuluğumuzun ortaya çıkmasına müteakip sosyolojik bir keşif ve keyifle de gittiğimiz halk meyhanelerinde veya sosyetik gece kulüplerinde çok eğlendik. Çok mesafeliliğimize rağmen içten ve candan paylaşımlarımızla zenginleştik; rahatladık. Hayat zaten bir intihar, intihara ne gerek var gibi felsefi tartışmalardan onun Edirne benim İzmir tarihimize, Su’ya ve İdil’e uzanan, ben zaten kolay konuşan o ise aslında kolay açılmayan tavırlarımıza rağmen ortak hafıza yarattık. Doğum günlerimizi kaçırmadık, hassasiyetlerimizi bildik. Ben de hiçbir ilişkide mesafeyi aşmayı sevmediğim halde, onun çıkarı için olduğunu bildiği “sorgulamalarıma” ve bağlı “tavsiyelerime” cevap ve hak verişi de sanırım onu tanıyanlar için ne kadar hakiki bir arkadaşlığımız olduğunun göstergesidir.

3 Temmuz’dan beri sekans sekans anılar düşüyor gözüme; ayrılık dokunaklı olduğu için hüzünleri daha çok hatırlıyorum ama Tarabya’daki mezuniyet partilerinin genellikle açılışını yaptığımız birlikte çılgın danslarımıza yapılan öğrenci tezahüratı da kulağımda çınlıyor. Ama tabii vefa ile ilgili bir yığın paylaşımımız da. En canlısı kemoterapi aldığım sırada arayıp, vergileri kaçırırsın sen şimdi deyip gerekli evrağı isteyerek bu işlerimi üstelik benim yerime düşünerek birkaç yıl onun halletmesi.

Jüri üyeliğinden kitaplara, aynı akademik grupta aslında derslerimizin öğrencide bıraktığı iz üzerine eğitim vermeye uzanan bilimsel ortaklığımız zaten karşılaşma noktamız. Akademiden de örnek bulan kişisel tespitlerim ise kibarlığı, saygısı, şahane babalığı, zarif objelere ilgi ve dikkati, iltfatları, “siz” hitabındaki hakikiliği, candan komşuluğu, kara gün dostluğu…

Tarabya kadromuzdan bu yaz, bir ay arayla iki yıldız kaydı. Aydın Uğur * Bölüm’den ayrıldıktan hemen sonra Metin gelmişti yanılmıyorsam. Hayattan gidişleri de, tersden de olsa, peş peşe oldu.

Tarabya hüzünlü; zaten binanın önünden geçenler de biz oradan taşındıktan sonraki metruk haliyle bunu somut olarak görebilirler. Ama Tarabya’yı “ekol” yapan canların tohumları öğrencileriyle sürüyor. Mesele ne bina ne  “naçiz vücudun toprak olması” değil iyi ki… O ruh öğrencilerimizde ve anılarımızda yaşıyor. Bu mesleğin en büyük ödül ve tesellisi de bu …

Ayşegül Yaraman

* Prof.Dr.Aydın Uğur (1951- 2 Ağustos 2022) TESEV Başkanı, Bilgi Üniversitesi eski rektörü. M.Ü. Fransızca Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi eski öğretim üyesi.

Write A Comment