“Evren bir bütündür ve bütünün bir merkezi vardır.
Paul Valéry
Şimdi ne bütün var, ne merkez var?”
Sahi, neden istenir “iktisadi büyüme” veya daha anlaşılır bir dille “zenginleşme”?
Smith, ünlü yapıtı “Ulusların Zenginliği” nin bir yerlerinde şöyle diyecektir: “Ekonomi Politiğin iki tane temel amacı vardır. Bir tanesi siyasete, yöneticiye, kamu hizmetini görebilmesi için gerekli gelirin sağlanmasının yollarını göstermek, diğeri ise halka onu refah içinde yaşatacak düzeyde bir tutarı elde etme araçlarını anlatmak”.
Kısaca hem halkı hem de yöneticiyi maddi açıdan yeterli düzeye getirmek henüz oluşum aşamasındaki bu bilimin temel amacı olacaktır. Bununla birlikte ekonomi politiğin bu “masum” amacının gerçekleşmesi için bu doğrultuda eyleme geçecek bireyin güçlü bir itici güce, eş deyişle dinamiğe ihtiyacı olacaktır. Modern zamanların başında tepeden tırnağa değişecek bir var olma biçimidir söz konusu olan; zenginleşme temel amaçsa, “istek” bunun temel dinamiği olacaktır.
Spinoza’ya göre varlığın varlığını var etme “isteği”, yer üzerinde ısrarla tutunma çabasını içerecek ve bu tüm zamanlara ait olacaktır. Zenginleşme veya “iktisadi büyüme” “isteği” ise yeni zamanlara aittir. Bu dönemde ekonomi artık evin yönetiminin “gerekliliklerinin”, ihtiyaçlarının sınırını aşacak, varlığın varlığını var etme çabasının tek belirleyeni olacaktır. Ve önce Smith, ardından Rousseau, sonra Marx temel endişelerinde haklı çıkacaklardır; “masum” var olma “isteği” veya Smith’in veya Rousseau’nun deyişi ile gerçek bolluk içinde yaşama “isteği”, yerini sonsuz zenginleşme “arzusuna” bırakacaktır.
Ahlaki Duyguların Teorisi’nde Smith zengin sınıfların “gösterişçi (vanité)” “arzularını” eleştirir. Bununla birlikte ekonomi politiğin temel amacının (toplumun geniş kesimlerinin refahı) üstü örtük de olsa bu “doymaz sınıfın” “boş arzularının” tatmini ile gerçekleşeceğini görür. Her zaman kendisi ile aynı fikirde olmazsa bile aynı dönemde Voltaire ’de bu çıkmaza işaret edecektir: Romanda “Hiçbir işe yaramayan bu malları bu kadar pahalı satmanızdan daha ahlaksızca bir şey olamaz. Utanmıyor musunuz yaptığınıza” diye bağıracaktır Babouc satıcıya. Tüccar şöyle cevap verecektir: “Evet size bunları ederinden yüz kere daha pahalıya sattım. Aynı malı siz bana satarsanız onda birini bile vermem size. Fakat bundan daha doğru bir şey olamaz. İnsanların geçici tutkuları değil midir, bu hiçbir işe yaramayan şeyleri böylesine değerli yapan? Bütün bir sanayi, bütün bir dolaşım, nihayet alt sınıfların da refahını temin eden bunlar değil midir”? (Le Monde Comme II Va: Vision de Babouc)
Yeni çağların yoksulluğu aşma “isteği” de Voltaire’in dediği gibi varlıklı sınıfların gösteriş “arzusundan” mı kaynaklanacaktır? Gösteriş “arzusunun” ve yaygınlaşmasının temelinde “boşluk” varsa, kıskançlık da onun da temel nedeni değil midir?
Ya yer üzerinin biricik kutsalı, zenginleşmenin, temelinde bu patoloji yatıyorsa…
Ya yer üzerinin biricik kutsalı iktisadi büyüme “isteği” Rousseau’nun dediği gibi kötülük tohumları içinde yeşeriyorsa…
O zaman anlaşılabilir hale gelmeyecek midir, büyük ağabeylerini takip eden “gelişmekte olan” toplumlardaki davranış biçimleri…
Yer üzerinde hızla zenginleşen ülkelerin başında Çin gelmektedir bugün ve ilginçtir “kaçak fildişi” tüketiminde en büyük ağabeyin (A.B.D) hemen ardında yer almaktadır. Piyasalardaki “değeri” 1050 Euro’ya kadar çıkacaktır bugün bu “emtianın”.
Yeni gelişen bu ekonomide “sosyal statü” göstergesi olacaktır bu mal. Filleri gereğinde canlı canlı büyük testerelerle keserek elde edilecek bu ürün Çin ekonomisinde yaşamsal bir öneme sahip değilse de tüketicileri için, yeni zenginleşen sınıf, için büyük bir öneme sahip olacaktır.
İktisadi büyümenin amaçları Smith’in endişesini haklı çıkaracaktır. İktisadi büyümenin nimetleri refah içinde yaşamak için değil, belli ki gösteriş için kullanılacaktır. Ayrıcalıklı olmak, gösterişi o da kıskançlığı getirecektir. Voltaire yanılacaktır. Refah, evet aşağıya doğru yayılacak ama vahşet ve şiddet de tepeden tırnağa tüm evreni saracaktır. Milli gelir hesaplamaları vahşet ve şiddeti içermeyecektir. Zenginleşme “arzusu” susuzluğunu gideremeyecektir.
Çin bugün (her türünü) değilse de fildişi “ticaretini” yasaklamıştır. Doğaldır ki bu yasak yaygınlaşmayacaktır. Yeni gelişen sınıf amaçsız bırakılmamalıdır çünkü. Aksi takdirde bugünün “iktisadi varoluş biçiminin” sonu gelebilecektir!
Yine Voltaire anlatacaktır: Babouc, savaş yorgunu iki tarafı ziyaret eder. Tükenmiştir iki taraf da. Kendi kendine söyle çığlık atacaktır Babouc savaş meydanında: “Anlaşılmaz insanlık, bu kadar düşkünlüğü ve sefilliği, erdemi ve cinayeti nasıl bir araya getirebiliyorsun?”
Toplumların milli geliri yükselirken, zenginleşirken gösteriş için yer üzerindeki yaşamlarına son verilen canlılardan sadece fillerin sayısı son 30 yılda 700 bine yakın olacaktır.