Dante’nin Inferno’da giriş cümlesi gibi; Yaşam yolculuğumun tam ortasında, 35 yaşımın erken zamanlarında, yolumu aydınlatan Hocam’ı ama daha da önemlisi 15 yıllık dostumu kaybetmenin acısının ne demek olduğunu öğrenme zorunluluğu ile karşı karşıya kaldım. Evet, hep öğretmişti bana – bizlere, Doğa’nın gereklilikleri ve zorunlulukları olduğunu, Spinoza’nın yoğun etkisi ile. Ruhun fikrinin, doğası gereği Cevher’de yani tümelde de var olduğunu vurgulardı hep. Şimdi, kendi tözü artık olması gereken yere, tümel töze/Cevher’e dönmekte ki zaten hiçbir zaman ondan bağımsız olmadığını düşünür ve anlatırdı. Bunları yazarken yaşadığım ağırlığı hafifletebilecek tek şey de aslında bu düşünden geçiyor; Metin Hocam’ın artık olmak istediği yerde olduğunu düşünmem, tümelde, bilginin kaynağında ve kendisinde, kendi kendisini yeniden gerçekleştirebilme düşüncesi.
Bu topraklar, felsefenin ve ekonomi-politiğin ziyadesi ile değer gördüğü topraklar olmadı, olmamaya da devam etmekte. Özellikle felsefe ile din olgularının aynı düzlemde olduğuna dair inanç ve yönelim, kurumsallaşmış olan din karşısında felsefeyi son derece zayıf bir hale getirirken, buna en güçlü şekilde karşı çıkan kişilerden biriydi Metin Hocam. Belki bir başka coğrafyada bambaşka bir noktada olabilecek ve bu altyapıya her anlamda sahipken, bu coğrafyada düşün anlamında bir şeylerin değişmesi için mücadele etti. Yetiştirdiği her öğrencide elbette bir iz bıraktı ama kendim için baktığımda, bu bir izden fazlasıydı; bana nasıl düşünmem gerektiğini öğretti Metin Hocam. Bakış açımı, düşünme biçimimi, hayata yaklaşımımı ve hatta ilişkilerimi şekillendirmeyi öğretti bana. Hayatın, sadece gün geçirmek olmadığını, insanın amacının olması gerektiğini ve bu gerekliliğin de ancak akıl yolu ile gerçekleşebileceğini zihnime kazıdı.
Artık hayatımda nesne olarak var olmadığını, bir daha oturup kahve içerken zamanı, toplumu ve ahvalimizi konuşamayacağımızı, sesini ancak videolardan-podcastlerden duyabileceğimi bilmek ruhsal bir acı veriyor ki bu bedensel bir acının ötesinde yakıcılığa sahip bir acı. Ama diğer taraftan, O’nun bakış açısı, değer yargıları ve düşünceleri ile baktığımda, Hocam ile asla ayrılamayacak bağlar kurduğumu ve aklımda, düşüncemde ve tavırlarımda her daim O’nun izlerinin var olacağını bilmek, içimi az da olsa bu kasvetten kurtarabiliyor. Işıklar içinde uyu Hocam, hatıran bende herdem yeşil bir manolya gibi canlı ve yeşil kalacak…