Keynes, henüz 20. yüzyılın ilk yarısında iktisadi krizi aşmak için özellikle kadınlara seslenecektir, şuna benzer şeyler söyleyecektir: “Kadınlar; evde durmayın, dışarı çıkın. Alışveriş yapın; perdelerinizi değiştirin, mobilyalarınızı yenileyin, koltuklarınızın yüzünü yeni baştan tasarlayın. Eğer her şey yeni ise rengini değiştirin. Kendinize yeni giysiler alın, tekrar alın, bir daha alın.”
“Torunlarıma İktisadi Perspektifler” isimli 1930’lu yıllarda yazdığı makalesinde Keynes, 100 yıl sonra iktisadi sorunun biteceğini söylemiştir. Neredeyse o kadar süre geçmesine rağmen önerinin tam tersi gerçekleşmiş görünüyor. İktisadi sorun, artık ebedileşmiştir.
Zengin sınıflar doyumsuzluklarının peşinden koşarken yoksullar, önce yoksulluk çemberini kırıp ardından onları taklit edecektir. Bu bitmeyen tutku, bir var olma şeklini yansıtmaktadır.
20. yüzyılın başındaki sahip olarak var olma biçimi yerini bugün Debord’un dediği gibi “görünerek var olma”ya bırakmıştır. Görüntü, sosyal medya araçlarından da bilindiği gibi “anlık”tır. Her an yenilenmeyi gerektirir. Görünme kültürü, tüketim kültürü ile kol kola yol alacaktır. Biri olmazsa diğeri de olamayacaktır. Görünmeyen var olmadığını düşünecektir. Bu durumda tüketmeyen de yoktur.
İktisadi süreç bugün, görünme kültürünün hem ideoloğudur hem de Keynes’in söylediği gibi ancak onun sayesinde vardır.
Öte yandan süreç son çıkış kavşağını göstermektedir.
Uygarlığın yolu ile iktisadın yolu sanki ters yolları göstermektedir.
***
“Black Friday” Keynes’in önerilerinin hala geçerli olduğunu göstermektedir. Uygarlığın yaşaması bu önerilerin öncelikle reddine bağlı görünmektedir.
Varlık, an içindeki görünmeden ve hız saplantısından kurtulabilirse ancak “Black Friday”ler bir gün kendini “White Friday”lere bırakabilecektir.
***
Michel Serres, 60’lı yıllarda aydan çekilen dünya fotoğraflarının bir şok etkisi yarattığını söylemişti; haksız da değildi. Dünya ilk olarak burada “ufuksuz” görünüyordu.
Serres’in söyledikleri bugün düşünüldüğünde dehşet verici değil midir? Ufuksuzluğun ne olduğunun hayali bile zordur ufka alışmış için.
Hayal edilemeyenin var olma şansı çok azdır.
Bugünün uygarlığı yoksa ufuksuzluğun içinde kaybolmuş bir görüntü mü vermektedir?