10 Aralık’ta bilim dünyası özgün bir düşün adamını yitirdi. Berlin doğumlu, Yahudi asıllı Hirschman Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamını yitirdi.
Hirschman bir iktisatçı olmasına rağmen gerçekliğin bu bilimin katı, dar ve mağrur penceresinden algılanamayacağı düşüncesini taşıyacaktır. Bu düşünce onu, yaşamı boyunca çalışmalarını “transdisipliner” bir algıda yürütmeye itecektir.
Bu pencereden bakıldığında gerçekliğin kimi “dogmatik-bilimsel” perspektiflerin dışında algılanabileceği düşüncesi kaçınılmaz olacaktır. Hirschman da bir yandan iktisadi rasyonaliteleri, bir yandan modelleme – öngörü ilişkilerini sert bir dille eleştirecektir. Gerçekliğe ve katı öngörücülüğe bu kuşkulu bakışı onun iktisat politikasındaki ve siyaset felsefesindeki perspektiflerini de etkileyecektir. Böyle bakıldığında devlet müdahalesi – saf piyasa tartışmalarında ne bir tarafın, ne öbür tarafın yanında yer alabilecektir.
1995’te bir gazeteye verdiği demeçte kendini sadece neoliberalizmin tümüyle karşısında olan biri olarak tanımlayacaktır. Şöyle diyecektir: “Piyasaya olan büyük saygıma rağmen bunun her derde deva bir ilaç gibi görünmesine karşıyım. Devletin bir rolü olduğunu düşünüyorum, bununla birlikte Nazi Almanya’sındaki ve faşist İtalya’daki deneyimler benim güçlü bir devlet düşüncesine iğrenerek bakmama neden olmuştur.” Kendini böylece Amartya Sen’e yakın görecek, piyasanın iktisadi refahtaki itici gücünü kabul edecek, devletin de modern kapitalizmdeki işlevini görmezden gelmeyecektir.
Piyasanın “kendiliğinden zekasına” karşı olacak ve gerçekliğin istatistiğin peygamberliğinde var olamayacağını ileri sürecektir. Gerçeklik salt rekabet mekanizmasıyla kavranamayacaktır.
***
Uygarlığın bugünkü bunalımında bu türden düşün insanlarına gereksinme her zamankinden çok değil mi?