Malın Köleliği Altında Yaşamak
İsveç’te Flygskam’dan sonra Köpskam gündemde.
Kimi toplumlarda giyim kuşam promosyonu üzerinden büyük rantlar elde edilirken niteliksel olarak gelişmiş toplumların insanlarında uçma ayıbından sonra alışveriş ayıbı yaygınlaşıyor.
Son Black Friday’de ekonomistlerin de seveceği şekilde 6 milyar euroya yakın bir harcama yapıldı. Keynesyen bir harcama artışı olarak olumlanabilecek bu tutar, İsveç gibi bazı toplumlarda uygarlığın ayakları üzerinde değil başının üzerinde yürüdüğünün temel bir göstergesi.
Guy Debord’un “görüntü toplumu” bugünün uygarlığının insanlarının var oluş biçimini belirliyor. Var olmak, bugün medya starlarının(!) durmaksızın ortaya koyduğu bir yaşama biçiminde belirginleşiyor.
Küresel yok oluşun sınırlarında dolaşılırken örneğin basit bir jean’in üretimi için 7500 litre su tüketilebiliyor. Bu tutar bir insanın bir yılda tükettiği su miktarına eşit. Su kavgaları, az gelişmiş toplumları kan gölüne boyamaya başlamışken bunun ayırdında olmamak Descartes’ın insan rasyosuna dair bütün beklentilerini boşa çıkarıyor. İktisat bilimi için ise -kimi eleştirilere rağmen- rasyonalite tanımı hala aynı.
Yeni yıl demek hala hangi işe yarayacağı belli olmayan kimi şeyleri satın almak demek.
Büyümek, rekabetle birleştiğinde daha fazla tüketimin rasyonel olduğu çıkarımını yaptırabiliyor doğal olarak.
Çikolata paketinin içindeki arzu, insanı tümden ele geçirmiş durumda.
Özgürlüğün malın köleliği altında yaşamakla özdeşleştirildiği bugün İsveç gibi bazı toplumlardaki ayıbın bu toprakların insanı için de aynı anlamı taşıyabileceğini ummak, bilemiyoruz fazla mı iyimserlik olacak?
Her şey yok olmadan bazı şeyleri yok etmeye çalışmak çok zor gibi görünüyor.