Meursault, ilgisiz kalınan olacaktır. Henüz sanal birlikteliğin bilinmediği bir dünyada kendi ölümüne seyirci kalarak, yalnızlığın ve sevgisizliğin cehenneminde yitip gitmekten kurtulamayacaktır.
İnsanlık durumu, Camus’nün bütün yapıtlarında yabancı’nın hüzünlü gözlerinde okunacaktır.
İnsanı dikkate almayan tüm ideolojilerin uzağında kalacak, belki ütopik bir liberteryanizme sığınacaktır Camus; varoluşçuluğa olduğu kadar Marksizme karşı da tavır almasının temel nedenini, insanın makineleştirilip araçsallaştırılmasının reddinde aramak gerekecektir.
1960’da intihara benzeyen trafik kazasında öldüğünde, henüz bugünün “post hümanizmi” ufukta bile sökün etmemiştir.
***
Teknolojili ve insansız bir uygarlığa övgülerin dizildiği günümüzde, toplu öldürmelerin insansız araçlarla gerçekleştirilmesinin övüncü yaşanırken, 104 yıl öncesi sıcak bir Kasım’da, Cezayir’in unutulmuş bir kentinde dünyaya gelecek olan yazarı şu sözleriyle anmak isteriz;
“Cinayet mutlak yok edici ise ve bu kimin
adına olursa olsun,
yokluk adına, vatan adına veya Tanrı adına
olsa bile, bu yerin ve göğün
birlikte yok olması demek değil midir”