“Her gün kaçınılmaz ölüme koşar, sonuncusu oraya varır”
Montaigne
Dünya Limit Aşım günü bu sene daha erkene denk düştü. Hız prensibi burada da geçerli. Türkiye en azından bu konuda daha da önde. Kaynakları tüketmekte dünya ortalamasının önüne geçti. Neyse ki dünya kapitalizminin ve turizminin gözdesi Katar, bizden önde. O, şubat ayında bütün yıllık hakkını tüketmiş durumdaydı zaten.
Kısaca anlatmak gerekirse, balık avlamaktan tarım yapmaya; inşaattan fosil enerji kullanımına kadar gerekli olan kaynak miktarı yer kürenin biyokapasitesini yılın ortasından itibaren aşmış oluyor. Bundan sonra bu yıl içinde tüketilecek olanlar dünyanın yenileyebileceklerinin ötesinde. Kısaca gelecek seneden ödünç alıyoruz.
Uzmanların hesaplamalarına göre sonsuz isteklerimizi karşılamak için yaklaşık bir dünyaya daha ihtiyacımız var. Bu, mümkün olmadığına göre şimdilik gelecekten borçlanmak gerekecek.
Neyse ki iktisatçı faiz oranını düşürerek borçlanma sağlayabilir(!) Endişelenecek bir şey yok. Olmazsa finans biliminin dâhileri yeni türevler yaratabilirler. Hayali borçlanma mutlaka soruna çare bulacaktır(!)
Bu durumda üzülmeye gerek olmayacaktır, insan; hayvan tüketimini, balık tüketimini ve turistik seyahatlerini sonsuza kadar arttırabilecektir. Varsın André Gide henüz yüzyılın başında: “Çekirgeler her şeyi tüketmeye geldik” desin.
***
21. yüzyılın başında kıyamet gününden daha çok bahsedilir olmasını dostların kimileri karamsarlık olarak nitelemekteler. Ama artık bunun habercileri din adamları veya büyücüler değil bilim adamları ve yok edilen türlerin bizzat kendileridir.
İnsanların bir kısmı durmaksızın tüketimlerini arttırıp mutluluğu sistemin de gereği doğrultusunda böyle yakalamaya çalışırlarken yok oluş süreci hızlanmaktadır. Doğadan gelen felaketler, teknolojinin kazalarıyla birleşmekte; iklimdeki dönüşümler büyük sona doğru gidişi hızlandırmaktadır.
Sormak gerekiyor; yaşam bulduğu toprakla gökyüzünü sonsuza kadar yok edecek olan insan, onlardan nefret ettiği için mi yok etmeye soyunmuştur tümünü? Bu yanıt pek doğru değilse geriye bir şık kalıyor: İnsanlar, temelde birbirlerinden nefret ediyor olmalılar.
İktisatçının ve siyasetçinin gizemli sözcüğü “büyüme”, çaresiz sonuçlarına katlanmayı gerektirecek.
Ekonomiyle şiddetin önlenebileceğini öneren düşünürler vardı. Montesquieu bunlardan biriydi. Şiddetten kaçınmak için modern zamanların bulduğu yol, daha büyük bir şiddete yol açmış görünüyor.
Pas, demiri yiyecek gibi görünüyor.